OBURLAR

                                             
Osmanlı devlet arşivlerinde adı geçen Oburlar, kimine göre birilerinin anlattığı şehir hikayesi kimilerine göre uydurma, bir kandırmaca.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinin Çerkezlere özgü olan kısmında OBUR denilen yaratıklardan bahsedilir.
Öldükten sonra mezardan kalkan, canlıların kanını emen bir yaratıktır.
Bazı dedeler bunların mezarlarını tespit edebilmekte ve Oburlar göbeklerine kazık saplanarak ve yakılarak yok edilebilmektedirler.
Evliya Çelebi Abaza ve Çerkes toparakları arasında kalan obur Dağı bölgesinde bulunduğu sıralarda şahit olduğu bir hadiseden şöyle bahsetmiştir.
Her taraflarından ateş çıkaran yüzelerce esrarengiz varlık havada uçarak birbirleriyle savaşmışlardır.
Savaş gün doğana dek sürmüştür. Savaş boyunca kulakları sağır eden bir gürültü duyulmuştur, havadan yere keçe, sırık, küp, tekne, eşya parçaları, araba tekerlekleri insan ve at uzuvları düşmüştür.
Evliya Çelebi oburların bir benzerininde Türkler’de görüldüğünü adına da Kara Koncoloz denildiğini belirtiştir.
Evliya Çelebi  gerçek üstü olabilecek olayları gösteri olarak vurgulamıştır ama Oburlar, kara koncoloz gibi olayları tecrübelerine dayandırarak tanıklar huzurunda ortaya koymuştur.
Oburlara kara koncoloz denmesi gibi cadı ve vampir olarak da adlandırılmaktadırlar.
Türklerde bu tür varlıklara inanış geçmişten beri var olmuştur. Özellikle Vampirlerin anavatanı oalrak kabul edilen Macaristan veya Transilvanya uzun zaman boyunca Osmanlı hakimiyeti altında kalmıştır.
Bulgaristan’ın Tırnova kazasında yaşanan bir olay vardır bu olayda görünmez varlıkların evleri basmasından ve insanlara saldırmalarından bahsedilir.
Olay sonucunda insanlar evlerini bile terketmek zorunda kalmışlardır.
Tırnova mezarlığında Cadı avına çıkan Nikola adlı kişi iki mezar bulmuştur, bu mezarlar yeniçerilere aittir ve cesetler çürümemişlerdir.
osmanlı'nın resmi kayıtlarında oburlar ile ilgili görsel sonucu
çlerine kötü ruh girdiğinden bahsederler ve karınlarına kazık batırıp kaynar su dökerler lakin bu da işe yaramaz ve daha sonra alınan izinler doğrultusunda cesetler yakılarak olay kapatılır.
1900 lerden itibaren mezar açıp yakma olayı yavaş yavaş devlet tarafından engellenmeye ve üstü kapatılmaya başlanmıştır.
Ellerinde, cadılar hakkında  kapı gibi sağlam bir şeyhülislam fetvası ile Osmanlılar, bu tuhaf yaratıkla ilgili bugünkü Türk halkının sahip olduğundan çok daha fazla bir birikim ortaya koymuşlardır. Bugün artık unutulmuş olmakla beraber, İstanbul’daki Caddebostan semtinin isminin Osmanlı döneminde Cadıbostanı olması bile Osmanlılarla cadılar arasındaki yakın münasebetin bir işaretidir.
Bu olaylar kimilerine göre uydurmadır kimilerine göre şehir masallarından ibarettir.
Kaynak:http://www.ozontabakasi.com/osmanlinin-bilinmeyen-gizemi-oburlar/


0 yorum:

Yorum Gönder

 

Kıssada hisse

Osmanlı’nın Edebindeki İncelikler… İnsanlarımız eskiden edeplerindeki inceliklerine binaen ‘Işığı yak’ demezlerdi. … Çünkü yakmak olumsuz bir kelimedir. Bunun yerine ‘Işığı uyandır’ derlerdi Geceleyin yatarlarken de ‘Lambayı (mumu) söndür.’ demezler (Allah kimsenin ışığını söndürmesin.), çünkü söndürmek olumsuzluk çağrıştırdığı için ‘Lambayı dinlendir’ derlerdi. Aynı şekilde ‘Kapıyı kapat’ denilmez (Allah kimsenin kapısını kapamasın) ‘Kapıyı ört’ veya ‘Sırla’ derlerdi. Kapıların üzerinde de‘ kapılar açan, müşküller gideren, kalplere inşirah veren’ manasında ‘’Ya Fettah’’ yazılırken günümüzde “itiniz” gibi manasız ve faydasız, boş bir kelime yer almaktadır………. Eskiden evlere misafirler geldikleri zaman ev sahibi onların ayakkabılarının burunlarını dışarıya doğru değil içeriye doğru baktırırdı. Böyle yapmakla ‘’Biz sizin misafirliğinizden çok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi bekleriz” demek isterlerdi.’’

Wikipedia

Arama sonuçları

Haftanın Yeri

Meteora/Greece

Haftanın Sözü

Yalan doğrudan kaçar. Güneş yalnızdır ama ışık saçar. Doğruların kaderidir yalnızlık.

Haftanın Deneyi

Popüler Yayınlar